Yönetmen: David Lynch
Oyuncular: Naomi Watts, Laura Harring, Justin Theroux
IMDB: 7.9
-BBC Culture anketine göre, 21. yüzyılın en iyi filmi.-
Mulholland Drive, bana David Lynch’i tanıtan ve sevdiren filmdir. Sürrealizm akımına meraklı ve genellikle anlaşılması zor, bilinç altına hitap eden, karmaşık filmler yapmayı seven bir yönetmen Lynch. Mulholland Drive da yine aynı şekilde gerek senaryosu, gerek kullandığı metaforlar gerek de sembolik ışıklandırmalarıyla bize bunu kanıtlıyor. Peki Mulholland Drive’ı bu kadar çarpıcı yapan ne?
Anlaşılması çok zor bir film olduğu gerçeğiyle başlayalım öncelikle. Film, izlerken eğlendiren değil, filmi bitirdikten sonra insana gerçek bir sanat zevki yaşatan filmlerden biri. Filmi izledikten sonra kendinizi hiçbir şey anlamamış fakat yine de etkilenmiş hissedebilirsiniz. Metaforları ve sıradan gibi görünen sahnelerin altında yatan gizli anlamları fark ettikçe film anlam kazanmaya başlayacak.
Spoiler İçermeyen İnceleme: Hepimizin hayatında içten içe gerçekleşmesini çok istediğimiz fakat tamamen ters giden şeyler olmuştur. Büyük bir hayal kırıklığı sonrası asla kendimize gelemediğimiz, tek bir üzüntünün tüm yaşamımızı ele geçirdiği anlar.. Bir daha asla eski kendimize ulaşamadığımız, hayalimiz ile gerçeğimiz arasındaki uçurumun yaşattığı hüznün bizi yiyip bitirdiği anlar. Bu yüzden isteklerimiz ve hayallerimiz çok tehlikelidir aslında. Bir şeyi umut ederken çok büyük bir risk alırız farkında olmadan. Gerçekleşmediğinde bazılarımız bunu atlatabilir, bazılarımız ise bir daha asla eskisi gibi olamaz. Mulholland Drive’ın baş karakteri olan Diane ile, aslında hepimizin deneyimlediği bu acı durumu birlikte yaşıyoruz. Eğer gerçekten hayal kırıklığının ne demek olduğunu iyi bilen biriyseniz, bu filmi izlerken duygusal olarak etkilenmemeniz olanaksız. Filmi izlerken kendinize sindirmek için zaman tanıyın, filmdeki karakterlerin duygu değişimlerini ve sahnelere göre değişen ışıklandırmaları dikkate alın. Bir anda her şey tam tersine dönmüş gibi hissettiyseniz ve kafanız karışmaya başladıysa, filmin odak noktasına gelmişsiniz demektir. Film, insanlar olarak ne kadar karmaşık bir bilinçaltına sahip olduğumuzu ve derin arzularımızın nasıl hayatımızı ve benliğimizi ele geçirdiğini gösteriyor. Gerçekleşememiş, yarım kalmış hayallerimiz, duygularımızı yönetirken; gerçekliğin acısından kendimizi korumak için farkında bile olmadan neler yapabileceğimizi anlatıyor. Film, herkeste farklı şeyler hissettiriyor ve farklı anlamlar uyandırıyor olabilir. Çünkü kesinlikle derin ve pek çok şey barındıran bir film. İzleyip, iyice sindirmek ve sonrasında üzerine düşünmek en iyisi. Malum, karşımızda David Lynch gibi bir dehanın eseri var…
Spoiler’lı İnceleme:
Kendinize alternatif bir gerçeklik yaratmak, gerçeklikten kaçmanın en güzel yoludur.
Aslında filmde Diane’nin yaptığı şey tam olarak bu. Diane’in hayal kırıklıklarından ve kaçmak istediği gerçeklerden; bilinçsizce, farkında bile olmadan bir rüya aracılığıyla kaçtığını görüyoruz. Lynch burada bize; kendi bilinçaltının Diane’yi mutsuzluklarla dolu yaşamından korumak için onu masalsı bir rüya içerisinde koruma altına aldığını gösteriyor.
Her şey, mükemmel bir Amerikan rüyasına benzeyen Hollywood macerasıyla başlıyor. Betty mutlu, heyecanlı, genç ve güzel (oynayan aktris Naomi Watts yani tabi ki). Çok aydınlık, güneşli bir Hollywood günü görüyoruz filmin başlarında. Oldukça pozitif, kibar ve iyi kalpli bir genç kadın olan Betty; yavaş yavaş yeni hayatına alışıyor, yeni evine yerleşiyor. Bu esnada da Rita çıkıyor karşımıza. Darmaduman olmuş bir halde, geçirdiği kaza sonucunda hafızasını kaybetmiş, korku dolu ve çaresiz bir şekilde. Rita, Betty ile yolları kesiştikten sonra, eski hayatı ve kim olabileceği hakkında ipuçları aramaya başlıyor. Betty’nin yardımıyla, ikili Rita hakkında bazı bilgiler edinmeye çalışıyor. Bir adres bulup o evi ziyaret ediyorlar, telefon aramaları yapıyorlar. Rita tereddüt etse de Betty onu yüreklendiriyor. Her ne kadar elle tutulur bir sonuç alamasalar da, aralarında bir bağ oluşuyor ve birbirlerinden hoşlanmaya başlıyorlar. Bir taraftan da Betty, hayalini gerçekleştirmek için oyunculuk seçmelerine gidiyor ve çok başarılı oluyor, insanların hayranlığını kazanıyor. Adam ile karşılaşması da bu kısımlarda oluyor. Filmin başlarında Adam, kötü giden hayatıyla başa çıkmaya çalışan, eşinin ihanetine uğramış, pısırık ve güçsüz bir adam. Aynı zamanda yetenekli bir yönetmen olan Adam’ın Betty’i fark etmesi de pek zaman almıyor, Betty’nin Adam’a hayran bakışı da gözümüze çarpıyor. Betty ve Rita arasındaki çekimin de giderek arttığı ve Betty’nin hayatındaki her şeyin oldukça yolunda gittiği bu kısımlarda, aslında acı sona biraz daha yaklaşıyoruz. Betty’nin bilinç altının yarattığı kaçıştan çıktığı noktaya, rüyanın sonuna…
Mavi renkten kırmızı renge geçiş, bize rüyanın bitişini ve gerçeğin başlangıcını temsil ediyor. Tam bu esnada Betty’nin titremeye başlaması, gerçeği kabullenmek ve rüyadan çıkmak istemeyişini temsil ediyor. Gerçeğe uyandığında ise, görünüşünden yaşadığı eve kadar her şeyin öncekinden çok farklı olduğunu görüyoruz. Betty’nin gerçek ismi Diane; Rita’nın ise Camilla. Diane; karanlık, kasvetli bir evin içinde depresif bir şekilde yaşıyor ve Camilla ile, düşündüğünden çok daha farklı bir ilişkiye sahip. Camilla, oldukça başarılı bir oyuncu iken, hafızası da hayatı da son derece sağlıklı ve yerindeyken; Diane başarısız, hayal kırıklıkları içerisinde hayatta kalmaya ve Camilla’ya olan aşkıyla başa çıkmaya çalışıyor. Fakat Camilla’yı Adam ile birlikte gayet mutlu görüyoruz. Adam, daha öncesinde gösterildiği gibi silik biri değil, oldukça etkileyici ve Camilla’nın sevdiği kişi olarak karşımıza çıkıyor. Camilla’nın Diane’i istemeyişi, yaşadığı hayal kırıklıkları ve her şeyin ters gittiği bir hayat; Diane’nin ruhunu giderek tüketiyor. Kendi yaşaması gereken hayatı Camilla’nın yaşadığını görmek, yalnızlığı ve sevilmeyişi; Diane için yaşamının acı gerçekleri olarak karşımıza çıkıyor. Diane, Camilla’yı sevmesine rağmen içinde bulunduğu ruh hali onun ölmesini isteyecek bir noktaya gelmesine sebep oluyor. Kıskançlık, hayal kırıklığı ve yoğun depresyon etkisiyle Diane; sağlıklı düşünemezken bir de tuttuğu kiralık katil tarafından Camilla’nın ölümünü simgeleyen işaretin ona verilmesiyle iyice dibe batıyor..
Mulholland Drive, bana göre gerçekten çarpıcı bir senaryoya sahip olan müthiş bir film. Benim favori filmlerimden biri ve kesinlikle sürrealizmin en iyi örneklerinden biri. David Lynch, inanılmaz bir yönetmen ve diğer filmlerinin incelemesi de en kısa zamanda gelecek. 🙂
İnanılmaz olmuş. Çok zor anlaşılan bir filmi çok açıklayıcı anlatmışsın. Mavi ve kırmızı ışıklara değinmen çok slay olmuş
Teşekkür ederim Irmak’ım
I have been browsing on-line more than three hours nowadays, yet I by
no means discovered any fascinating article like yours. It’s lovely value sufficient for me.
Personally, if all website owners and bloggers made
just right content material as you probably did, the web can be a lot more useful than ever before.